Gitar Eğitiminde Milli Metodoloji Problemi?
Eğitimde ve her alanda Millileşmeyi hedefleyen sistemin aslında bu alanda ki bağımlılığını dile getirmek için bu başlığı attığımı belirtmeliyim. Milli Metodoloji kelimesi bu anlamda bana da itici gelse de yerine koyabilecek diğer kelimeler dikkat çekmeyeceği için bu başlıkla bir tartışma başlasın istemekteyim.
Bu teşhisimin ardında yaklaşık 20 yıllık gitar eğitmenilğimin yanı sıra bir çok yıkımlar olduğunu bir hikaye gibi anlatmak isterim.
Sadece Türkülerimizden ve Okul şarkılarından oluşan eğitimde kullanılacak bir Dağarcık (Repertuvar) oluşturmak için On yıldır çalışmaktayım. Bu konuyla ilgili çalışma yapan bir çok eğitmen olduğunu biliyorum. Ama problemin bir dağarcık oluşturma değil aynı zamanda bir eğitim planı ( Sistem-Metodoloji) sunma konusundaki eksikliklerimiz gözardı edilmektedir.
Böyle bir çalışmaya girdiğinizde önünüze çıkan en büyük engel yayıncı kurumlar, basım evlerinin ilkel yaklaşımlarıdır. Çünkü size şu şekilde yaklaşırlar "... baskıya hazırla getir biz basalım..." ?
"O zaman sen ne iş yapıyorsun sana ihtiyacım sadece kağıt zayiatı için mi?" sorusuna verecek cevapları yoktur.
Metot yazmanın ne olduğunu keşfedebilmek için, 150 ye yakın kitap ve kitap serisini inceledim. Keşfettiğim tek şey ise kaliteli ve verimli bir metot için, uzman bir yaklaşımla basılmış yabancı çalgı eğitimi kitaplarının ardında en az 5 kişilik bir çalışma kadrosu gördüm. Pedagog, grafiker, uzman danışman akademisyen,web tasarımcısı karikatüristinden ressamına kadar birlikte çalışan bir ekipten bahsediyorum. Yayımcılar bunların maliyet oluşturduğunu bilerek bundan kaçtıkları için Ülkemizde dağarcık kitaplarının dışında ürün ortaya koyamamakta ve kalitesiz sunumlarını üreten kişileri suçlayarak "...zaten budan para kazanılmaz..." gibi gard alarak ilkel sınav sistemimize uygun yayınlardan vurgun yapmayı tercih etmektedirler. Değişen sınav sistemleri ile her seferinde yedikleri sosyal kazığın suçlusunun vizyonsuzlukları olduğunu hiç kabul etmezler bu yüzden. Buraya kadar anlattığım sadece yayımcıların yaklaşımıyla ilgili küçük bir alıntıdır.
Şimdi birde üretici ve metodoloji oluşturması gereken bizlerdeki eksikliklere bakalım.
Özellikle Sanat ile ilgili alanda eğitmenlik yapan kişilerin kendilerini aldıkları eğitim metodolojisiyle sınırlayarak tek doğrunun bu olduğu saplantıları, kendini güncelleyemeyen bir eğitim sistemi ile, İlkokuldan üniversiteye kadar olan sistemde uygulayarak, tıkanıklığın sebebi olmaya başlaması ayrı bir ironidir.
Sokakların gerçeğinden uzak bir eğitim sistemi ne sanatta ne de bilimsel alanda başarılı olamayacaktır.
Batıcı eğitimci, doğucu eğitimci gibi komik ürünlerle donatılmış eğitmenler, onlarca çelişkili bilgi ve donanımla ortaya çıkmış binlerce müzik eğitmeni, bireysel becerileri kadar eğitim verebilmekte, kimi sosyal yetenekleriyle başarılı olmakta, kimileri ise emekliliği için gün saymaktadır Ülkemizde!
Ders saatleri azaltılmış müzik eğitmenleri egolarını yenemedikleri için bir araya gelip bir metodoloji oluşturamamakta ve suçlu olarak SİSTEM demektedir. Halbuki sistemin kendisi olduğu kısımda ne yapması gerektiğini sorgulamamaktadır.
Şimdi bu kısıma kadar olan eleştirel yaklaşımın her iki tarafında da olduğumu belirterek özeleştiri yapıp kendimi aklayamayacağımı belirtmeliyim :)
Gelelim Milli metodolojinin benim için ne anlama geldiğine?
Asıl anlamı yaşadığımız coğrafyanın renklerinden, tınılarından, farklılıklarından ne kadar keyif aldığımızla ilgilidir. Kırşehir'den Tokat'a, Artvin den Diyarbakır'a var olan farklı ritimlerimizi melodilerimizi çocuklarımıza ne kadar aktarabiliyoruz?
Popüler ve uygulama alanı pratik olan Gitar ülkemizde, (sadece iki distribütör firmanın verilerine göre) 125.000 adet satılmaktadır. Burada kalitesi yüksek A sınıfı gitarları dahil etmeden alınmış bir veridir. Yani distribütöre geliş fiyatı (yaklaşık) 15 dolar- 40 dolar arası ( TL satış fiyatları 75-150 arası) kalitesiz gitarlardan 125.000 adet satılması size ne anlatır acaba?
Peki bu gitarları alan özellikle çocuklar kimlerden nasıl eğitim alıyor? Cevap; çoğu ana dalı gitar olmayan, her türlü çalgıyı çalan müthiş yetenekli isviçre çakısı öğretmenlerden ders alıyor. 3 akorla 2000 parça öğreten bu parça başı çalışan öğretmenleri suçlamıyorum, çünkü onlar gayet Milli bir eğitim uygulamaktadırlar. Kalitesiz eğitim Milli bir eğitim olamaz ama gerçeklerde göz ardı edilemez. TV ve sosyal medya kültürünü pazarlayanlar bunları suçlayıp eleştiremez. Çünkü onun bir parçasıdırlar artık.
Milli eğitimimiz Matematik dersine öğretmen seçmek için KPSS denilen sınavda yüksek puan almasını beklerken, bir sınıf öğretmenin müzik öğretmenliğine geçebilmesine imkan sağlayarak eğitime Milli bir bakış sergilemiş olur. Bu mantıkta atanamayan müzik öğretmenlerinin camilerde müezzin kadrosuna atanabilmesi de gayet Milli bir bakış olabilirdi.
Kalp ameliyatına kulak-burun-boğaz uzmanını sokan sistem, olası ölümlerde tabi ki sadece uygulayanı sorumlu tutup yırtacaktır. Bu benzetmede yaşanan kültürel ölümün cezasını tüm toplum çekmektedir. Kendi müziğinden utanan, aşağılayan, küçümseyen, ayrıştıran, yöreseli ırklaştıran bakış açısı, Ülkemizde kültürel yok oluşun sembolüdür.
Bu yüzden Batı müziğiyle Türk müziği arasındaki akort sesi farklılığından tutun, ayrıştıran ilkellikten tutun, mikrotonaliteyi reddeden batı seviciliğinden tutun, bütün problemlerin çözümü, kabul edilebilir ortak tanımlarla, basit anlaşılır bir metodoloji oluşturmaktan geçmektedir. Bu Ülkemizde eğitim verilen özgün tüm çalgılarımıza olduğu gibi Gitar içinde gereklidir.
Yukarıda anlattığım tüm yapıya çözüm olabilecek metodlojiyi Gitar alanında oluşturabilmek için destek olabilecek bir pedagog, grafiker, web tasarımcısı, uzman akademisyen varsa çalışmaya hazırım. Çünkü bu saydıklarımın hiçbirisi değilim ama bu sitede hepsi olmaya çalıştığım için hep yetersiz ve eksik kalacaktır.
Ben sadece Türkülerimizi, şarkılarımızı çocuklarımıza aktarıp yaşatabilmek için uğraşan Gitar Eğitimcilerinden biriyim.
Teşekkürler.
Süleyman EKER